Mutluluğun İzindeki Sohbetler serimizin ilk konuğu el yapımı porselen markası Casi Paped’in kurucusu ve Tasarım Direktörü Şebnem Celepoğlu Dindar.
Özge Zeki: Herkese merhaba, Mutluluğun İzindeki Sohbetler serimizin ilkini bugün gerçekleştiriyoruz. Mutluluk, hepimizin aradığı ve en çok odaklandığı konulardan biri günümüzde. Tabii ki mutlu olmak için pek çok sebebimiz var ama bazen her şeyi unutabiliyor ve bir şekilde mutluluğun izini sürüyoruz. İşte bu noktada da aslında sevdiğimiz işi yapmak ve ideallerimiz uğruna çalışmak, bizi otomatik olarak mutlu eden faktörlerden en önemlisi. Bugün bu konuda, severek yaptığı işine yönelmiş bir ismi ilk konuğumuz olarak ağırlayacağız: El yapımı porselen markası Casi Paped’in kurucusu ve Tasarım Direktörü Şebnem Celepoğlu Dindar. Şimdi ona yöneltmek istiyorum bu soruyu: Severek yapılan bir iş insanı ne kadar mutlu eder ve siz mutluluk için neler yapıyorsunuz?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Öncelikle ‘merhabalar’ herkese, Özgeciğim merhaba. Bu da benim ilk kez kendi dünyamda bir programa konuk olduğum bir an olacak. Sen de Casi Paped dünyamıza, bu renkli dünyaya hoş geldin diyorum. Mutluluk tabii ki çok geniş bir kavram, hem kolay hem de zor bir şey. Mutluluk nerede başlıyor dersen, bence mutluluk genel olarak ailede başlıyor. Sonrasında ise eğitim, öğretim ve iş hayatımıza doğru ilerlerken insanın hobiler edinmesi çok önemli. Bir çocuğa hobiler aşılanmalı, çünkü bu seçimler ileride meslek ya da sanat gibi hayatın farklı alanlarına yöneltiyor. Ben insanın hayatta farklı değerlerle çevrelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Aile sevgisi, evlat sevgisi gibi değerler dışında, hayatta mutlu olabileceğimiz unsurlar var. Bu unsurlarla ne kadar kendimizi donatırsak, o kadar mutlu oluyoruz. Tam tersi durumda, zorunlulukların baskısı altında kaldığımızda mutluluğa ulaşmak zorlaşıyor. Küçük şeylerle de mutlu olabiliyoruz aslında. Örneğin biz burada el yapımı porselen ürünler üretiyoruz. Renkler, dokular bizi mutlu ediyor, detayları da ilerleyen dakikalarda paylaşırım.
Özge Zeki: Evet, siz uzun yıllar organizasyon ve reklam ajansı yöneticiliği yaptınız, hala da bu görevinizi sürdürüyorsunuz. Bu alandan tasarım dünyasına geçişiniz nasıl oldu?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Aslında her şey birbirini besliyor. Yine en başa döneceğim; aile, hobiler, spor, öğretim, meslek seçimi… Yıllarca reklamcılık ve etkinlik yönetimi yaptım. Bu işler yaratıcılık ve organizasyon becerisi gerektiriyor ve birbiriyle iç içe. Ritmi çok yüksek bir iş yaptım, birçok farklı unsuru bir araya getirmeyi gerektiriyor. Sürekli güncel ve yenilikçi olmak zorundaydım. Ama küçük yaşımdan beri bisiklete binmek beni besleyen bir hobiydi. Bisiklete binmek, doğayla iç içe olmayı sağlıyor; toprağın kokusu, ağaçlar, yeşillikler… Bu bana hep enerji veriyor. Aynı şekilde, küçüklüğümden beri Lego koleksiyonum vardı. Yurt dışından nadir parçalar bulup koleksiyonuma eklerim. Bugün yaptığım tasarımlar da aslında bu hobilerimden besleniyor; renkler, tasarımlar, her şey bir bütün. Parçaların tasarımları, Lego’nun da zaten kendi içindeki üç boyutlu hali. Aslında hepsi hobi olarak ama işte işe çevirdiğim Casi Paped’i getiriyor.
Özge Zeki: Bu hobinin işe yansımasını sağlamışsınız ve renklerin mutluluk veren dünyası da ekstra bir faktör. Çünkü yine bu başta konuştuğumuz etrafımızı çevreleyen her şey aslında bizim için minik minik mutluluk kaynakları… Peki, daha sonra nasıl yöneldiniz bu alana?
Şebnem Celepoğlu Dindar: İşim devam ediyorken, kendimce meşgul olmayı seven bir insanım. Seramikle uğraşmaya başladım. Fakat seramikte şöyle bir olay var; çok güzel, çok keyifli bir alan. İşte elle şekillendirme, şahane güzel objeler, üç boyutlu objeler üretiliyor. Ancak sonunda sır devreye girdiği zaman sonundaki sürpriz beni çok gerilime sürüklüyordu. Ve sonra dedim ki yani benim işim tabii ki birazcık da bilgisayarla ve ben daha endüstriyel şeyleri, Lego’dan da kaynaklanan, daha üç boyutlu objeleri, kendi tasarladığım şeyleri daha çok seviyorum. Seramik öğrenirken dedim ki porseleni seviyorum; yani daha düz, daha tek renk. Ben kendi kişisel hayatımda da bu tarz bir insanım, daha sade, minimal tasarımları seviyorum. Daha modern tasarımları seviyorum. Sonra porselen atölyelerinde bu işi öğrenmeye koyuldum. Birçok atölyede çalıştım, öğrendim. SolidWorks öğrendim, 3D printerlar aldım, kendi tasarımlarımızı ajansımızda, ofisimizde çizmeye başladık. Onların 3D çıktılarını aldık. Ondan sonra onların kalıplarını aldık, yavaş yavaş koleksiyonumuzu oluşturduk.
Özge Zeki: Tam olarak ne zaman başladı marka?
Şebnem Celepoğlu Dindar: 2020 yılında başladı, aslında 4 yıl oldu, yeni bir bebek marka. Bebek marka derken zaten Bebek’te küçük bir atölyemiz var. Küçük bir atölyede ilk başta tek başıma elle hepsini kendim yapıyordum. Şimdi iki tane arkadaşımız var atölyemizde. Fakat tabii sipariş aldığımızda, büyük siparişler aldığımızda özellikle otellerden, farklı restoranlardan, şeflerden partner atölyelerimizle, kardeş atölyelerimizle çalışıyoruz. Onlarla birleşip bir anda üretim hacmimizi büyütüyoruz. Biz tasarım geliştirmeye devam ediyoruz bu arada. Neler yapıyoruz mesela? Her sezonun trend renkleriyle alakalı yeni trend koleksiyonlarımız, renklerimiz oluyor. Renk hem mutluluk kaynağı hem de gerçekten ayrı bir konu. Küresel olarak seçilen Pantone renklerinin kitlesel psikolojik mutlulukla alakalı bir bağlantısı var ve araştırmalar sonucunda yapıyorlar, karar veriyorlar. Biz de bu renkleri takip ediyoruz. Herkes gerçekten o renkleri görmek istiyor. Mesela bu senenin en keyifli renklerinden lilalar vardı, kavun içi vardı, şeftali tüyü rengi vardı. Enteresan bir ton; kimsenin aklına gelmez. Renkler, seçimlerimizde önemli; mesela evde, işte mutfak dolabınızı bir açıyorsunuz, şahane kavun içi bir bardak var ve gerçekten ister istemez eliniz ona doğru gidiyor. Ve gerçekten kahvenizi yudumlarken müthiş keyif alıyorsunuz, ben alıyorum.
Özge Zeki: Evet, renklerin böyle bir etkisi var. Özellikle kahve seçeneklerinde ve sizin kategorilere baktığımızda kahveye geniş bir kategoriye ayırdığınızı görüyorum. Böyle bir ihtiyaç mı hissettiniz?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Aslında bizim ilk çıkış noktamız Türk kahvesi fincanımız Josephine oldu. Ondan önce şöyle bir şey söyleyeceğim. Josephine demişken, Casi Paped’in ismi de şuradan çıkıyor. ‘Casi’ benim köpeğim, ‘Pap’ papağanım, ‘Edward’ kedim. Aslında markanın ismi benim can dostlarımdan ortaya çıktı. Josephine de aynı zamanda kedim. Atölyemizde küçük olmasına rağmen 4 tane kedimiz var. Mahallede yaklaşık 15-20 kediye bakıyoruz. Onlarla anlaşmamız var. Hiçbir şeye zarar vermiyorlar ki porselen atölyesi zor bir atölye. Kırılacak çok şey var ve çok ince çalışıyoruz. Fakat çok enteresan anlaşmaya uyuyorlar. Dikkatli davranıyorlar onlar da!
Özge Zeki: Peki, neden başlangıç için Türk kahvesi fincanını seçtiniz?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Türk kahvesi fincanına ergonomik yapıda modern bir form getirmek istedim ve istediğim şeyi de gerçekten getirdim. Böyle bir tasarım oluşturduk. Çok basit bir tasarım ama gerçekten çok şık. Kahve içerken de çok keyifli. Fal bakmak da çok keyifli, çok güzel fallar çıkıyor! 😊 Aslında basit bir tasarım ama gerçekten basit bir tasarımı bile oluşturabilmek bir zaman alıyor. Yani biz bunun kulbu için bile birçok kez uğraştık. Sonrasında ise çok kolaylık sağlayan bir tasarım oluştu. Hem kullanımı kolay hem de işlevsel modern Türk kahvesi fincanı oldu.
Özge Zeki: Renklerde de galiba en başta içi farklı, dışı farklı versiyonları oldu…
Şebnem Celepoğlu Dindar: Evet, birçok renk denemesi yaptık, sonunda birazcık daha sade renklere geçtik. Renklerle oynamayı zaten çok seviyoruz. Ayrıca espresso, filtre kahve, latte bardaklarımız da var.
Espresso fincanlarımızın tırtıklı yapıları için Lego’dan esinlendik. Tasarımlarımız hep Lego hobimizden yansıdı, evet. Vazolarda da aynı şekilde mat ve yuvarlak formlarda tasarımlar yaptık.
Özge Zeki: “Puffer Mug” formu nasıl oluştu?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Hiç alışık olmadığımız, biraz komik bir form. Denizi de çok sevdiğim için, balon balığı gibi bir form oldu, adını da “Puffer” koyduk. Aslında hepsinin doğadaki canlılarla, isimlerle bir bağlantısı var. Bu tasarımlar, hayatıma giren canlılarla bağlantılı ya da benim dünyamda bir yerleri var. Evet, hepsinin doğuş noktası bir şekilde böyle oluyor. Küçük bağlantılar, küçük şeyler gerçekten büyük mutluluklar veriyor. Konuyu mutluluğa çevirirsek, yemek yediğinizde herhangi bir tabaktan da yemek yersiniz veya içeceğinizde herhangi bir bardaktan da içersiniz. Ama hayatınızda bazen küçük bir değişiklik yaptığınızda, bu bir bardak olabilir, bir tabak olabilir, o tabağın rengi olabilir. Küçük mutlulukları böyle yakalamak mümkün. Biz de Casi Paped olarak, bizi takip edenlere o küçük mutlulukları yakalatmak istiyoruz.
Özge Zeki: Kategori olarak baktığımızda, kahve fincanları, vazo ve servis sunumları var…
Şebnem Celepoğlu Dindar: Evet, servis sunumları var, dekorasyon objeleri var, şamdanlar var. Dekoratif obje olarak dudakları eve renk vermesi için tasarladık. Şamdanlarımız var, şamdanlarla aynı tasarımda vazolarımız var. Daha sade serimiz var, granüllü çalıştığımız, yine renkli serimiz var. Dönemsel olarak renklerimizi değiştiriyoruz. Daha çok pastel tonlar ama hepsi bir arada olduğunda tüm objeler birbirini bütünlüyor.
Özge Zeki: Peki, Casi Paped’i en çok kimler tercih ediyor?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Özellikle, bence genel olarak mutlu olmayı isteyen ve mutluluğu yakalamaya çalışan kişiler diyebilirim. Yani mutlulukla alakalı küçük değişimler yakalamaya çalışan kişiler bizi tercih ediyor. Bazen farklı sunumlar ortaya koymak isteyen şefler tercih ediyor. Çok güzel, genç arkadaşlar da tercih ediyor. Çünkü renklerin peşinden gitmeyi seviyorlar, hayata eğlenceli bakmayı seven arkadaşlar, gençler tercih ediyor. Ayrıca hayatına renk katmak isteyen, yeniden bir bağ yakalamak için her şeyi yenilemek isteyen tatlı orta yaş üstü bir kitle de var. Dolayısıyla kitle çok geniş. Ama ben hep şunu söylüyorum; gerçekten, bence minik mutluluklar peşinde koşan bir kitle bizi tercih ediyor.
Özge Zeki: Bunun yanı sıra, şimdi yeni bir sezona geçiyoruz. Her yıl sezon başlarında renklerinizi güncelliyor musunuz, tasarımlarınızı güncelliyor musunuz? Bu yılın yenilikleri neler? Halihazırda yürüttüğünüz projeler var mı?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Bu sene birazcık daha sakin gidiyoruz. Geçen sene çok güzel renklerimizi oluşturduk. Önümüzdeki yaz için çok güzel bir koleksiyonumuz olacak. Hem temalı hem de kendi içinde farklı bir teması olan bir koleksiyon. Onun dışında, şeflerle çok güzel bir projemiz var. Şu anda kendi yürüttüğümüz, “Casi Paped Friends&Family” projemiz var. Bu proje altında şeflerle, baristalarla ve floristlerle bağlantı içerisindeyiz. Onların sunumlarıyla yeni tasarımlar göreceğiz. Sürprizler olacak.
Özge Zeki: Peki, ofiste bir gününüz nasıl geçiyor? Geldiğinizde neler yapıyorsunuz?
Şebnem Celepoğlu Dindar: Zaten ajans tarafında normalde halihazırda devam eden müşterilerimizle çalışma sürecimiz var. Onun dışında, sabahları evden çıktıktan sonra atölyeye uğruyorum. Atölyedeki sistemimizi kontrol ediyorum. Atölyede her hafta gelişmelerle ilgili bir toplantı yapıyoruz. Üretim safhasında neler yapıyoruz, onun dışında ayda bir kere ürün geliştirme anlamında toplantılar yapıyoruz. Ajansla ilgili müşterilerimiz, tasarımlarımız nasıl, ne durumda, gün içinde de toplantılarımız devam ediyor.
Özge Zeki: Bu tempoda böylesine güzel, sevdiğiniz işi yaparak mutlu olmaya devam ediyorsunuz. Harika! İnşallah çok daha güzel projelerle ve büyük koleksiyonlarla tekrar karşılaşırız. Bu programımızın ilk konuğu olduğunuz için ben size tekrar teşekkür ediyorum.
Şebnem Celepoğlu Dindar: Ben teşekkür ederim. Çok mutlu oldum. Evet, sizi burada güzel dünyamızda görmek çok keyifliydi.