Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Avrupa Birliği’nin “Ortak Kültürel Miras” projesi kapsamında restore edilen Sinop Tarihi Cezaevi Müzesi, dijital devrimle kapılarını yeniden açtı. 3.469 m²’lik sergi alanı ve 4.590 m²’lik yürüyüş yoluyla ziyaretçilerini karşılayan müze, hologram teknolojisi, immersive odalar ve 3D mapping projeksiyonlarıyla tarihi “hissettiren” bir deneyim sunuyor. Sabahattin Ali, Refik Halit Karay gibi edebiyat devlerinin izlerini taşıyan bu mekân, artık sadece duvarları değil, yaşanmışlıkları da konuşturuyor .
🔍 Tarihle Dijital Buluşma: Restorasyonun Arkasındaki Dev Proje
Sinop Tarihi Cezaevi’nin restorasyonu, Avrupa Birliği fonları ve Kültür Bakanlığı’nın ortak çalışmasıyla 3 yılda tamamlandı. Proje kapsamında cezaevinin orijinal taş duvarları korunurken, dijital altyapı için Türkiye’nin önde gelen teknoloji firması Küp Prodüksiyon ile iş birliği yapıldı .
Müzede kullanılan hologram teknolojisi, mahkûmların hikâyelerini birebir yansıtmayı amaçlıyor. Örneğin Sabahattin Ali’nin koğuşunda, ziyaretçileri yazarın silueti karşılıyor; ses efektleri ve kişisel eşyaların dijital replikalarıyla “an” yaşatılıyor .
Dijital dönüşümün maliyetinin 5 milyon TL’yi aştığı belirtiliyor. Bu yatırım, ziyaretçi sayısını açılışın ilk haftasında günde 2.500 kişiye çıkardı .

✨ Sabahattin Ali Koğuşu: Hologramla Dirilen Edebiyat Ruhu
Müzenin en çarpıcı bölümü, Sabahattin Ali’nin 1930’larda kaldığı koğuş. Burada Küp Prodüksiyon tarafından tasarlanan gerçek boyutlu hologram, yazarı mekânın ortasında şiir okurken gösteriyor. Siluet, ziyaretçiler hareket ettikçe farklı açılardan görülebiliyor .
Koğuşta ayrıca Ali’nin “Aldırma Gönül” şiirinin el yazması dijital ekranlarda sergileniyor. Dokunmatik panolarda, cezaevindeyken yazdığı mektuplar ve günlükler okunabiliyor .
Ziyaretçiler, bu teknolojinin duygusal etkisini “O an Sabahattin Ali ile aynı havayı soluduğumu hissettim” sözleriyle anlatıyor. Psikolojik olarak “tarihsel empati” yaratan bu deneyim, müzenin en çok fotoğraflanan alanı .
🌊 Dalgaların Belleği: İmmersive Room’da Zaman Yolculuğu
Cezaevinin Karadeniz’e bakan surları, immersive room teknolojisiyle yeniden hayat buluyor. 360 derece projeksiyonlarla yansıtılan dev dalgalar, ziyaretçileri adeta hücredeymiş gibi sarıyor. Ses sistemi, rüzgâr uğultusu ve dalga gürültüsünü gerçekçi şekilde iletiyor .
Bu bölüm, mahkûmların “dış dünyadan kopuş” hissini simgeliyor. Özellikle Refik Halit Karay’ın anılarında anlattığı “gece dalga sesleriyle uyanma” sahnesi, bu odada canlandırılıyor .
Teknoloji, tarihsel bağlamı duyusal hafızaya dönüştürüyor. Ziyaretçi anketlerine göre, deneyim sonrasında mahkûmların psikolojisini anlama oranı %78 artmış .

🏛️ Mimari Koruma ve Dijital Uyum: Taş Duvarlar Teknolojiyle Nasıl Bütünleşti?
Restorasyondaki en büyük zorluk, 19. yüzyıl yapısına teknolojiyi görünmez şekilde entegre etmekti. Orijinal taş duvarlar delinmeden; fiber optik kablolar özel kanallarla gizlendi. Projeksiyonlar için açılan nişler, sergi kapatıldığında otomatik panolarla kapanıyor .
Cezaevi avlusundaki “Yürüyen Hafıza” adlı dijital enstalasyon, zemin ışıklandırmaları ve sensörlerle çalışıyor. Ziyaretçiler üzerine bastıkça, ayak izleri Sabahattin Ali’nin şiir satırlarına dönüşüyor .
Koruma kuralları nedeniyle, dijital ekranlar nem ve ısı kontrollü özel vitrinlerde. Sistem, sıcaklık 25°C’yi aştığında otomatik kapanıyor .
📚 Kültürel Miras Anlayışı Nasıl Değişti? “Hissetmek” Neden Önem Kazandı?
Geleneksel müzecilikte eserler “saklanırken“, Sinop Cezaevi’nde “yaşatılıyor“. Küp Prodüksiyon’un proje lideri, “Dijital çağ, geçmişi duygusal bağla aktarmamızı sağlıyor” diyor .
Türkiye’de ilk kez bir hapishane müzesi, edebi mirası teknolojiyle birleştirdi. Bu yaklaşım, UNESCO’nun “Somut Olmayan Kültürel Miras” kriterlerine uyum örneği olarak gösteriliyor .
Ziyaretçi verileri, 40 yaş altı grubun müze ilgisinin %140 arttığını kanıtlıyor. Gençler, “Tarihi dokunulabilir kılan müze” yorumuyla deneyimi paylaşıyor .